Yürüdüğüm kaldırımların bazı ayakkabılara uygun olmadığını öğrendim önce. Sonra oturduk
Çok güleceğim bir geceye akıyordu zaman ama bu bende hep huzursuzluktur. Güleceğim, güldüğümü uzun uzun dönüştürüp bir şeylere denk getireceğim. Sonrasını düşünmek öğretilmeseydi kısa bir anlığına hayatın askıda kalmış ağırlığının ötesine geçmek için bir adım atardım. Ama sevincim bitince ne olacağı düşünmekten sevincimi hiçbir zaman tam tanıyamadım.
Gülmeler geçti, göğsüme bir ağrı saplandı. Mecazi yanı olmayan bir ağrı. Biraz sokaklarda yüründü, ayakkabılar uygundu ayaklarımızdaki o sokaklarda yürümeye.
Cazip olan hep başkalarının hayatıydı. Ben çünkü en güzel onu öğrendim, insanları tanımadan insanlara hayatlar biçmeyi. Yan masada oturan kadın, hayat klişesine dair konuşuyordu. Ezberlediğinin derinliğine inanmıştı, caymayacaktı hiçbir zaman. Ben ise onun pijamalarını biliyordum ve eve girdiğinde ilk neler yaptığını. Göz kalemi göz altlarına akmış olacaktı sabah ve bol ekmekli bir kahvaltı yapacaktı.
Biraz can sıkıntısı biraz da can sıkıntısının hazzı ve öncesinde güldüklerimizden kalan karmaşa ile güneşin doğuşuna bakıyorum. Uyusam sakinleyecek yanlarımın hırçınlığına olan ihtiyacım ile burada böylece duruyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder